24 Kasım 2011 Perşembe

Yol Tahribi

insan sürekli yol üzerindedir

ya içinin muğlak sokaklarında
ya dışarıda çorak topraklarda

şimdi nasıl oluyor ağustosun ortasındayım senin
nasıl oluyor ellerimin gölgesi cisminden büyük
parmak aralarına boşluklar asılan ellerim ikindi vakti
kalabalık kar yağışlarının o meşhur farkındalığında
tek kar tanesinin şaşılası yalnızlığınca
sen sağ ben felaket ayrıldığımızdan beri
geçim derdi vaziyetinde gelip yapışıyor boğazıma
diken diken bir Ankara ayazı
ki bir nevi geçim derdi
hayat memat meselesi
-sensizlik-

gidelim tan ağarır zamanıdır Afrika kuraklığını alalım yanımıza

ateş böceği toplamından öfkem gece yarısı trenlerine
ömrümüzün yarısından geçip gitmelerine utanmasız

böyle seni, beni, birkaç yıldız ipliğini, kalaysız bakır aşkları
doldurmuşlar farları kırık, haricimizde yolcusuz bir yolcu otobüsüne
gidiyoruz, arkalı önlü koltuklarda oturmuş
küflü dudaklarımızda fiyakası bozuk şiir sayıklamaları
yüzümüzü dikine kesiyor, eksik yol şeritleri
düşmüşüz birbirimizden
otoban kenarına vuran maktul ayışığı misali
eminim olsa boynunu aranırdı Cemal Süreya
kimsenin onun kadar değerlendiremeyeceğini düşündüğü
apak boynunu
ben imkan versem yapardı da yapacağını
ama yok her bozkırın nihayetinde sana çıktığım gibi
elmanın kızıla
güneşin kızıla
dünyanın kızıla kestiği gibi
ama yok yok o boyun özgür, aidiyetsiz hesabı kitabı tutulmaz

gidelim tan ağarır zamanıdır Afrika büyülerini alalım yanımıza

ateş böceği toplamından öfkem gece yarısı vapurlarına
ömrümüzün yarısından geçip gitmelerine utanmasız

Istanbul'da olmak şu an, şakakları ikilem dolu sır kent kenarında
biliyorsun, söyledim kaç kez, bilmiyorsun belki de hiç söylemedim
en çok bu kent ve sen özlenmeyi hakediyorsun
ikiniz de mitolojiden, ikiniz de eşsizlikten nasibini almış
sen Istanbul yokken de güzelsin ya Istanbul sen yokken ruhunda
katlanılmaz, çirkin, mendebur bir şekil alıyor
çekemiyorum İstiklal'i, Sarayburnu'nu, Haliç'i
onlar da bulsalar beni bir kaşık ihanette boğacaklar
kaç duvar önümde yıkılıyor
kaç çocuk düşü ufalanıyor kirli sokaklarda
sandallar geçiyor göz kıyılarımızdan
güneş batıdan batıp senin tarafından doğmakta
iliklerine dek bana benzeyen yağmur yalnızları
senin adınla başlıyor yaşama

gidelim tan ağarır zamanıdır Afrika ezgilerini alalım yanımıza

ateş böceği toplamından öfkem gece yarısı uçaklarına
ömrümüzün yarısından geçip gitmelerine utanmasız

ulan insan hep gecenin bir yarısı
uykusunu rakı kadehine damlattığı anlarda mı terk edilir

peki sömürüldükçe aşkı sömüremeyen Afrika
büyük kara kıta içimde açan sen varlığında
ölümsüz değil de nedir?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder