28 Ekim 2013 Pazartesi
sandalye
doğdum
yattım
oturdum
ardından kalktım
oturduğum sandalye de benimle kalktı,
yürüdük sandalyemle beraber.
oturup dinlenmek çok kolaydı.
kalabalığa tükürdüm,
sandalyem de tükürdü
ağlayan memelere bir kaç cüz okudum
iyi geldi.
yumurta kabuğu uğruna kumar oynadım.
sandalyeme oturup oynadım.
sonra kumarda onu kaybettim,
ben de kayboldum.
28 Mayıs 2013 Salı
Rüzgar ölüyor. Sen ölüyorsun. Biz ölüyoruz
duvarlarında gemi manzaraları olan oda
boş odada tozlanmış bir deniz kabuğu
Cambridge’de bir veranda
Doktor Benway sarhoşlukla
on santimlik kesiğe beş santimlik bir kesik daha ekliyor
neşteriyle tek bir hamlede
ve Limon Çocuk gibi duruyor orada.
20 Mayıs 2013 Pazartesi
Tütün
çok komik şeyler yapıyoruz. biberlerin içine pilav koyup dolma diye yiyoruz, kağıdın arasına tütün koyup sigara diye içiyoruz. ineğin memesinden süt çıkartıyoruz. tavuğun götünden yumurta... çok komik. tüm insanlık benim yapımda olsa maksimum yontma taşa kadar gelirdik o kadar.
1 Mayıs 2013 Çarşamba
An Sığınağı
"kime gitse
umulmadık çıkıyordu"
nasıl ardında bıraksın dengesini
parmak uçlarına mor nefesler çizili
göğsü rüzgar nakışlı
ipince sokaklarda
ateş çemberi evlerin ardında
ufak adımlarla gezinen kent cambazı
(ki rüzgarı çalmakla suçlanır)
"intihar moteli
numara yedi"
ortada edepli mi edepli bir masa
kent cambazı üzerine ne koysa
-misal düşen uçurtma kuyruklarını
pis sineklerin üşüştüğü şiir artıklarını
yağmur taşıran
kayıp sinemayı-
bana mısın demeden dimdik ayakta
köşede çarşafı haftalardır değişmemiş bir yatak
cambazın merakı;
"neden yataklar hep kıyıda köşede bırakılmıştır?"
ve kent söküklerini yamarken durmadan haykırır
"söyleyin bana;
acıyı, aşkı, intiharı
sararmış bir motel çarşafı kadar
kim anlatabilir sesi titremeden?"
odada bir de pencere
düşsüzlük boyunda
kent cambazı
tekil atlasların yalnızlık adıyla işaretlediği
duvar parçasını görür pencereden
önünde daima bir kadın bekler
güneşli günlerde şemsiyeli
yağmurlu günlerde gün çıplağı
kadın şimdiye aittir
öyle zanneder
cambaz katiyen, geç kaldığını söylemez
umulmadık çıkıyordu"
nasıl ardında bıraksın dengesini
parmak uçlarına mor nefesler çizili
göğsü rüzgar nakışlı
ipince sokaklarda
ateş çemberi evlerin ardında
ufak adımlarla gezinen kent cambazı
(ki rüzgarı çalmakla suçlanır)
"intihar moteli
numara yedi"
ortada edepli mi edepli bir masa
kent cambazı üzerine ne koysa
-misal düşen uçurtma kuyruklarını
pis sineklerin üşüştüğü şiir artıklarını
yağmur taşıran
kayıp sinemayı-
bana mısın demeden dimdik ayakta
köşede çarşafı haftalardır değişmemiş bir yatak
cambazın merakı;
"neden yataklar hep kıyıda köşede bırakılmıştır?"
ve kent söküklerini yamarken durmadan haykırır
"söyleyin bana;
acıyı, aşkı, intiharı
sararmış bir motel çarşafı kadar
kim anlatabilir sesi titremeden?"
odada bir de pencere
düşsüzlük boyunda
kent cambazı
tekil atlasların yalnızlık adıyla işaretlediği
duvar parçasını görür pencereden
önünde daima bir kadın bekler
güneşli günlerde şemsiyeli
yağmurlu günlerde gün çıplağı
kadın şimdiye aittir
öyle zanneder
cambaz katiyen, geç kaldığını söylemez
6 Nisan 2013 Cumartesi
Bodoslama
Dur Niko Dur !!!
güneş aniden kadehime dolacak
sarısından sıyırıp
çekip alıp
elleri üstündeki karanlık lekeleri
anbean parlayacak
Sus Niko Sus !!!
masallar toz tutmuş
Doğru Niko Doğru !!!
boğazıma kılçıklı şiirler takılacak
öksüre öksüre
aksıra tıksıra
Yokuş Yukarı Denizi'ne yol alacağım
kıyıda, yosun tutmuş zamanlar
origamiden intihar rengi kayıklar olacak
Dur Niko Dur !!!
annemin göğünde asılı
kekik kokan türküler
Elbet Niko Elbet !!!
kadın yağmurunu önüme bırakacak
ben ardından, tamam bir hikayeyi
ağ ağ söküp yarım kılacağım
imla kurallarını imha edip
tüm noktalama işaretlerini yakacağım
Bilirim Niko Bilirim !!!
çok içtik
hadi kalk
bodoslama yaşamaya gidelim
Cemal Erdem
güneş aniden kadehime dolacak
sarısından sıyırıp
çekip alıp
elleri üstündeki karanlık lekeleri
anbean parlayacak
Sus Niko Sus !!!
masallar toz tutmuş
Doğru Niko Doğru !!!
boğazıma kılçıklı şiirler takılacak
öksüre öksüre
aksıra tıksıra
Yokuş Yukarı Denizi'ne yol alacağım
kıyıda, yosun tutmuş zamanlar
origamiden intihar rengi kayıklar olacak
Dur Niko Dur !!!
annemin göğünde asılı
kekik kokan türküler
Elbet Niko Elbet !!!
kadın yağmurunu önüme bırakacak
ben ardından, tamam bir hikayeyi
ağ ağ söküp yarım kılacağım
imla kurallarını imha edip
tüm noktalama işaretlerini yakacağım
Bilirim Niko Bilirim !!!
çok içtik
hadi kalk
bodoslama yaşamaya gidelim
Cemal Erdem
21 Mart 2013 Perşembe
Dönüşe Dair
Yarım kalan, yarım kalan demeyelim de ara verilen şeylere dönmek güçtür. Birkaç gün yaşamaya dönmesen, yaşamak istemezsin. Uzaklaşırsın... Karşılaşmak istemediğin fakat yüz metre öteden gördüğün biri gibi gelir. Yolunu değiştirirsin. Zordur, bir de emek verdiysen, tekrar emek vereceksen. Bu nedenle; blog dünyasının, yazın hayatının cinlerinden Cicipapa yazarlarının (ki kendimi katmıyorum) dönüş cesaretlerini kutlarım. Hevesle yeni yazılarını bekliyorum. Selam olsun...
18 Mart 2013 Pazartesi
Hep eh işte
Her sabah yataktan kalkmaya sebep lazım, sabah oldu işte diye heveslenmek lazım. Belki bir insanın, belki de bir mevsimin, herhangi bir şeyin bunu hissettirmesi lazım. Oluyor mu? Olmuyor. Her şey eh işte modundan ileri gidiyor mu? Belki bazen "eh işte" nin bir kaç gıdım üstünde olursunuz hepsi bu. Kendi boynumuza taktık zincirleri, mutluluk için kendimize değil başkalarına ihtiyaç duyduk. Gerçekler neler? Nasıl mutlu olunur? Her şeyi kaybetsek mutluluğu bulur muyuz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)